Perşembe , 28 Mart 2024

Canım Annem…





Orta yaşlı bir kadın, evinin içinde telaşlı bir hal içerisindeydi. Evin eşyalarını bir oraya bir buraya kaldırıyor, örtüleri tekrar tekrar düzenliyordu.

Mutfağa gidip yemekler hazır olmuş mu diye kontrol ediyor ve tekrar salona dönüyordu.

Dışarıdan gelen her seste pencereye koşuyor ve sokağa bakıyordu. Her duyduğu zil sesinde sevinçten havalar uçuyor ve kapıya koşuyordu fakat başkasının zil sesi olduğunu anlayınca üzülüyordu.

Şehir dışında iş bulmuş ve annesinin yanından taşınmış olan oğlu, uzakta olduğundan ve 2 aydır izin alamadığından dolayı gelmemişti. 2 aydır annesi adeta hasret içinde yanıyordu. Daha önce hiç böyle ayrı kalmamışlardı evladıyla. Ne kadar büyürse büyüsün, onun hala küçük oğluydu.

Yaşlı kadın büyük hasret içerisinde oğlunun gelmesini bekliyordu. Her zil sesine, her harekette oğlu mu geldi diye heyecanlanıyordu.

Her doğum günü olduğunda oğlu, “Anneciğim, doğum günün kutlu olsun” der ve boynuna sarılırdı. Yıllardır bir kere bile unutmamış, ihmal etmemişti. Bugünde aynı şekilde kapıdan oğlu gelecek ve koşup sarılacakmış gibi bekliyordu. Oğlunun en sevdiği tatlılardan hazırlamıştı.

Ama oğlu arayıp geleceğini bile söylememişti, fakat orta yaşlı kadın öylesine alışmıştı ki. Saatler geçtikte, kadının içine bir burukluk düşmeye başladı. “Ya gelmezse, ya izin alamadıysa” diye düşünmeye başladı.

İçinde sanki özlem dolu bir ateş vardı ve her yanını sarmıştı. Sabahtan beri hazırlık yapıyordu. Bütün hazırlıklar bitmiş ve bir köşeye oturmuştu. Sabah eşi de yanına gelmiş ve doğum gününü kutlamıştı ama bu telaşlı hali karşısında rahatsız olmuş ve nedir bu telaşlı halin, birine bir şey mi oldu yoksa, diye sormuştu.

Kadın bir şey yok diyerek geçiştirdi. Fakat eşi iyice meraklanmıştı. Adam, oğlu şehir dışında çalıştığı için karısının oğullarını böyle meraklı ve telaşlı bir şekilde bekleyeceğini düşünememişti.

Adam hazırlıklardan ve kadının halinden biraz işkillendi fakat kadını daha da sıkmamak için üzerine gitmedi. Kadın da “Sen biraz dışarı çık gez dolaş, benim evde işim var” dedi ve eşini dışarı yolladı.

Bu halini eşine de göstermek istemiyordu. “Ya saatlerce beklediğim oğlum gelmezse, ya artık böyle olursa, ya gelmezse, ya gelmezse” diye içi içini yiyordu. Birde eşine açıklama yapacak hali yoktu. Çünkü oğlunun üzerine fazla düştüğünden şikayetçiydi eşi. Ama ne yapsın o bir anneydi.

Saatler geçti ve artık öğlen olmak üzereydi.

“-Bir telefon açıp, ‘anneciğim’ dese bari” demeye başladı içinden, İçindeki sıkıntı arttıkça arttı. Artık gönlü hüzünlü bir şekilde bekliyor ve içinden şunlar geçiyordu.

“-Doğum günümü kutlamak için telefonla bile aramayacak mı acaba? Yoksa hatırlamadı mı, nasıl unutabilir? Gözden ırak olan gönülden de ırak olurmuş fakat anneler içinde geçerli midir bu?

Bana telefonla araması da yetmez zaten, öyle özledim ki, gözlerini, gülüşünü, anne deyişini. Annecim diye severdim de ‘Beni çocuk gibi sevme’ derdi. Sanki nasıl seveceksem, çocuğum o benim.

Oğlunu düşündükçe yüzü gülüyor ve mutlu oluyordu. Sonra gözü saate değiyor ve tekrar hüzünleniyordu.

“-Madem gelemeyecekti niye aramadı…” dedi içinden, “Bari sesini duysaydım.” diyordu ki birden telefonun sesini duydu. Hemen atladı telefona, “eyvah” diyordu içinden eyvah gelmeyeceğini söylemek için arıyor…

Telefonu Açtı ;





-Alo, anne… -Alo, oğlum nasılsın? -İyiyim annem, sen nasılsın? -İyiyim anneciğim.

-Ne yapıyorsun oğlum, işlerin nasıl? -İyi alıştım, iş de güzel kaldığım evde fena değil. Şehre alışmak biraz zor oldu ama alıştım. -Aa öyle mi evladım…

Oğlu da bir şey demiyordu, yoksa unutmuş muydu? Ne gelemeyeceğim diyordu ne de başka bir şey. Sonra dayanamadı ve sordu,

-Peki oğlum, izin alabildin mi? -Aa sen nereden bildin anne, evet izin aldım. -Nasıl nereden evladım, doğum günüm için almadın mı izni?

-Ha evet ya doğum günündü değil mi, doğum günün kutlu olsun canım annem. -Ama oğlum, sen doğum günüm için izin almadın mı?

-Ya anneciğim, çok sevdiğim bir kadın için izin aldım, benim için her şeyden önemli biri için. Şimdi onun yanına gidiyorum. Şefime söyledim hemen izin verdi.

Kadının gözleri dolmuştu ama bir şey belli etmemeye çalışıyordu. Sesini halini açık etmesin diye hemen sordu,

-Demek öyle nasıl bir kadınmış bu, kimdir, neyin nesidir, anlat bakalım…

-Anneciğim, öyle güzel birisi ki, yaptığı yemekleri bir benzerini daha önce hiç bir yerde yemedim. Hele yaptığı tatlılar dünyada benzeri yok emin ol. Şuanda beni bekliyor gitmem gerekli.

-Tamam evladım, anladım, inşallah o da seni çok seviyordur.

-Emin ol, anneciğim öyle çok seviyor ki beni. Bu izni onun için aldım, onunla vakit geçirebilmek için. Peki babam nerede anne?

-Baban dışarı çıktı oğlum. Ha, şimdi kapı çaldı, baban gelmiştir.

-Peki tamam anne, babama da selam söylersin. Ben de mis gibi kokuların geldiği, dünyadaki en güzel insanın kapısındayım şimdi.





-Tamam oğlum, söylerim selamını. Sonra yine ara tamam mı, Hadi Allah’a emanet ol…

Telefonu kapattı ve kapıya doğru yürümeye başladı, gözlerinden yaşlar akıyordu. Öyle özlemişti ki oğlunu, artık kendini tutacak gibi değildi. Kapı koluna uzandı, kapıyı açtı ve…

Oğlu birden boynuna atladı ve sarıldı annesine, “-Canım anneciğim, doğum günün kutlu olsun.” diye bağırdı. Sanki rüyadaydı, neye uğradığı şaşırdı öyle sevinçliydi ki. Bu sefer gözlerinden yaşlar mutluluktan akıyordu.

“-Anneciğim, lütfen ağlama seni sevindirmek için böyle bir sürpriz yapalım diye düşünmüştük babamla, lütfen ağlama.” Her ne kadar oğlu böyle dese de annesi sevinç içerisinde hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.

Sonraki Haber

Efsane Devrim otomobilinin ekibindeydi! Tasarımcısı hayatını kaybetti

Efsane Devrim otomobilinin ekibindeydi! Tasarımcısı hayatını kaybetti Uzun yıllar Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’nda (TCDD) hizmet …