Cuma , 17 Mayıs 2024

Beyaz Ekmeğin Bilmediğiniz Zararları ve Yaptığı Hastalıklar Şunlar..





Yazının buraya kadar olan kısmını şahsi bilgime ilaveten, internetten uzun araştırmalar ve düzenlemeler sonucunda oluşturdum. İncelediğim kadarıyla beyaz ekmek ve beyaz un konusuna bu kadar ayrıntılı bir yazı yazılmamış. Umarım belirtmiş olduğum hususlar sağlığınız için uyarıcı ve önleyici bir faydası olur.

Bir de bu uzun girişi, sizin beyaz ekmekle olan her türlü bağınızı kesmek için yaptım. Çünkü belki sadece birazdan anlatacaklarım dolayısıyla beyaz ekmeği bırakmayacağınızdan endişe duydum.

Gelelim konumuza beyaz ekmek ve psikolojik sorunlar. Bir çok insan için bu “alakası var mıymış?” cinsinden bir soru sorduracak bir başlıktır. Bizim sitemiz olan obsesiftakıntı sitesi malum başta obsesyon hastaları olmak üzere, bir çok anksiyete bozukluğu, panik bozukluklar ve fobi bozuklukları yaşayan insanların uğrak mekanı. Ve sitemiz ziyaretçileri her gün bu hastalıklarını artıracak bir çok kritik hata yaptıklarının farkında değil. Bu normal.





Mekan değişikliği dolayısyla sürekli beyaz ekmek yemeğe başlayınca bir hafta kadar sorunlarım bayağı arttı. Ondan sonra beyaz ekmekle takıntı ve endişe ilişkisini daha net kurdum. Aslında, karbonhidrat ve şekerli besinler konusunu daha önce okurlarımız bilirler kısaca anlatmıştım. Beyaz ekmek konusu da bu kapsamda.

Biliyorsunuz anksiyete bozuklukları türlerini yaşayan hastaların uymadığı tedbirler hayatını maf eder, uyduğu tedbirler ise, hayatında kişinin kendinin bile kolay kolay fark edemeyeceği faydalar sağlar. Yani tedbiri almazsanız çok sorun yaşarsınız, tedbiri alınca sanki hiç bir tedbir alınmamış gibi hissedersiniz. Ancak, sorun tedbir alınmadığında belirir. Kum taneleriyle kumdan kaleler yapıyor gibiyizdir biz aslında.

Öncelikle karbonhidrat içeren besinler alınca, kanımızda neler oluyor onu bir öğrenelim.





Karbonhidrat içeren her yiyeceğin, bunlara tam buğday ekmeği ve beyaz ekmek de dahil, kan şekerine bir miktar etkisi vardır. Yemek yedikten sonra, vücudunuz yiyeceklerden aldığınız glikozu basit şekere dönüştürür. Sonra bu glikoz kan dolaşımına girer, böylece vücudunuz boyunca dolaşır ve hücrelere enerji üretiminde kullanılmak üzere girer. Yiyeceklerin glisemik indeksi bu işlemin ne kadar hızlı gerçekleştiğini ölçmek için kullanılır. Yüksek glisemik indekse sahip yiyecekler kan şekerinin hızlı yükselmesine, yedikten kısa bir süre sonra ise aç ve huzursuz hissetmenize sebep olur. Düşük glisemik indekse sahip yiyecekler ise vücut tarafından daha yavaş emilir, böylece kan şekerindeki sıçramalara karşı korur. Böylece yemekten sonra daha uzun süre tok hissedersiniz.

İngilizce yayın yapan sitelerden incelediğim kadarıyla beyaz ekmeğin glisemik indeksi 92, tam buğday ekmeğininki ise, 67. Arada fark var. Ama her şey üçte birlik bir fark için mi diyebilirsiniz. Hayır. Burada gözden kaçan şey, bir yemekte beyaz ekmek yiyen bir kişi en az 6-7 dilimle doyar. Ki çok zaman doymayanlar olabilir. Tam buğday ekmeğinde ise, 2-3 dilimle insan doyar. Fark işte burada açılıyor. Her öğünde fark biraz daha açılarak devam ediyor.





Peki kan şekeri yükselince neler başımıza geliyor, gelin bir görelim.

Sistem şu şekilde işliyor: Siz beyaz ekmeği, karbonhidrat içeren besini, büsküvi, çikolata veya şekerli ürünü yiyince pankeras insülin hormonu salgılıyor. İnsülün hormonu ise en çok heyecan/ endişe durumunda salgılanan bir hormon. Bilindiği üzere takıntıların, paniklerin, anksiyetelerin tetikleyicisi endişeler. İnsülin hormonunu hastanın vücuduna salgılanınca ise hasta daha endişeli bir hale bürünüyor. Çünkü vücudunda endişeyi teşvik eden bir hormon dolaşıyor ve hastamız yeni takıntıların ve paniklerin, fobilerin pençesinde kendisi buluyor.





Karbonhidrat içeren besinleri tükettikten hemen sonra bir sakinleşme ve beyindeki serotonin hormonu yani mutluluk hormonu salgılamasından dolayı geçici bir rahatlama hissedersiniz. Ama bu bir anksiyete- panik- obsesyon hastası için deniz ortasında susuz kalan bir insanın deniz suyu içip geçici süreyle rahatlaması daha sonra deniz suyundaki tuzun etkisiyle bir süre sonra susuzluktan kavrulması gibi bir şeydir. Kan şekeri yükselince, kriz gelir yani.

İş bu kadarla kalmıyor. Bu aşamada, beyin de devreye giriyor. Amigdala (veya amigdela) ismini hiç duymuş muydunuz? Ben de bir kaynakta ratlayana kadar duymamıştım. Hepinizin tahmin edeceği üzere takıntılarımızdan, fobilerimizin, paniklerimizin başlıca sorumlu organ beyindir. Beynin ise en merkezinde amigdela isminde beynin bir bölümü vardır.





Beynin bu bölümü insanı her türlü kötü olaya ve ani gelişen tehditlere karşı korumakla görevlidir. İnsan kötü bir olayla karşılaştığında veya kendine yönelik bir tehditle karşılaştığında bu organ bazı fiziksel reaksiyonlar verir, nöral veya kimyasal.

Bu insanın veya sevdiklerinin canını, malını, varlığını, kişiliğini korumada oldukça hayati öneme haizdir. Fakat bu organın çalışması endişe haliyle süreklilik arz ettiğinde ve/ veya genetik, beslenme gibi nedenlerle çalışma sisteminde bozukluklar oluştuğunda; öğrenilmiş bir hareket yapmaya başlamakta ve insanda tedirginlik oluşturarak sürekli insanı rahatsız etmektedir.





İşte kan şekerinin yükselmesi bu organı, tedirgin hale getirmekte ve savunma mekanızmalarını çalıştırmaktadır. Sorun şurda ki insülin hormonu, gerçek bir tehlikede çok işe yararken, suni bir şekilde yani beyaz ekmek gibi, yapay besin öğeleri gibi şeylerle çalışmaya başlayınca, amigdala yanlış alarm veriyor. Yani ortada bir gerginlik, tedirginlik, panik oluşturacak ortam yokken amigdala alarm veriyor. Ve panik bozukluklar, fobi bozuklukları, panik atak, yaygın anksiyete bozukluğu, obsesif kompulsif davranış bozukluğu (okb) vs. hep bu durumun devamından dolayı oluşuyor. Sorun ilerlediğinde, eenetik olarak ve yaşanılan olaylara göre, her hastada farklı bir hastalık panik atak, obsesyon, anksiyete vs. ortaya çıkıyor.

Evet obsesyonlarımızın, paniklerimizin, fobilerimizin yani bütün endişenin hafızası amigdaladır. Bu organın öğrenilmiş tepkileri ise nevrotik psikolojik rahatsızlıklarımızın sebebidir.





Deneyin göreceksiniz: Eğer çok tatlı seviyor veya arada sırada bir tatlıyı veya kalori içeren bir ürünü fazla kaçırıyorsanız, hele hele bunu belli bir periyotta aralıksız devam ettiriyorsanız bir süre sonra beyniniz size ne yapacak? Takıntılarınız artacak mı? Başarılı bir iş arkadaşımla yaptığım sohbette, ilk panik atak krizinin çocuklarından artan çikolota, şekerleri tükettikten hemen sonra geldiğini, glukoz şurubunun bu gibi hastalıklar için inanılmaz tehlikeli bir şey olduğunu bir kez daha tespit etmiştim.

Özetle beslenme çok önemli. Düzenli tüketilen ürünler, beyaz ekmek de bunların en başında geliyor daha da önemli. Konuya biraz daha maddesel bakacak olursak. Kötü yağ kullanan bir arabanın bir çok parçasının aşındığını, arıza yaptığını biliriz. Öyleyse kendi içinize, hayatınıza soktuğunuz besinleri sırf lezzetliler diye neden zararlılarından seçiyoruz? Sağlıklı bir hayat dileğiyle.





Yasal Uyarı: Doktora reçete ettirmeden ve doktordan kullanım özelliklerini öğrenmeden ilaç kullanmayınız. Bitkisel ilaçları tıbbi ilaçlarla kullanmadan önce doktorunuza danışınız. Yukarıda ve bu sitede yer alan bilgiler site yöneticisinin ve ziyaretçilerin sadece şahsi tecrübeleri ve kendi fikirleridir. Bilimsel olarak ispatlanmamışlardır. Burada yer alan bilgiler hatalı, güncelliğini yitirmiş olabilir. Size uygun gelen bilgileri psikiyatristinize/ psikologunuza- doktorunuza danışmadan uygulamayınız. Okuyucularımızın bu siteden öğrendiklerinizi uygulamalarından kaynaklı ve bu sitede yer alan bilgilerden kaynaklı sorunlarda yasal sorumluluk kabul edilmez. Yazılar sadece bilgi amaçlıdır.

Sonraki Haber

Emekli Maaşı Netleşti

Emekli Maaşı Netleşti SGK uzmanı ‘kesin’ diyerek açıkladı! En düşük emekli maaşında son rakam belli …