Cumartesi , 27 Nisan 2024

Kim olduğunu öğrenince dondu kaldı..





“Birbirimizi 30 senedir tanıyoruz, seni yüzüstü bırakmayacağız!” diyerek onu rahatlattı. Bea için güzel bir akşam olmuştu. Çalışanlarla konuşunca üzüntüsünü bir anlığına unuttu. Gece boyunca ona yardımcı oldular ve Bea’yı tekrar görme umuduyla vedalaştılar.





Bea yavaş ve emin adımlarla kocasının ölümünden beri içinde olduğu derin çukurdan çıkmaya başlamıştı. Yeniden bir zamanlar olduğu gibi o neşeli tavrına büründü ve herkes bunu görebiliyordu.

Ancak tam da daha iyiye giderken ilginç bir telefon aldı. Arayan doktordu. Bir hafta önce yaptırdığı kan testinin sonuçları çıkmıştı.

Bir an önce doktora uğraması gerekiyordu. Durum acildi!

Gerginlik içinde titreyerek doktorun ofisine gitti. Elleri terden yapış yapış olmuştu. Neler olduğunu öğrenmeliydi. Doktorun sesi neden bu kadar ciddi geliyordu?





Doktor onun elini sıktı ve yüzünde gergin bir ifadeyle karşısındaki sandalyeyi işaret etti. “Sonuçlar hiç iyi değil hanımefendi. Kan kanserisiniz, çok üzgünüm,” dedi üzgün bir bakış atarak.

Zemin ayaklarının altından kayıyor gibiydi. Son zamanlarda kendini halsiz hissettiği için kan testi yaptırmıştı ama hayatının bir çırpıda bu kadar büyük ölçüde değişebileceğini hiç tahmin edememişti.

Gözlerinde yaşlarla hayatının en zor sorusunu sordu: “Ne kadar vaktim kaldı Ne yazık ki hastalığın yayıldığını gözlemledik ve senin için yapabileceğimiz çok fazla şey yok. Yaşamak için altı ay ila bir yıl arasında vaktin var…”





Yine kalbine bir bıçak saplanıyormuş gibi hissediyordu. Kötü haberlerin sonu gelmeyecek miydi?

Fakat üzüntü içinde kıvranmak veya şikayet etmek yerine, geri kalan vaktini hep hayal ettiği gibi geçirmeye ve sevdiği insanlar için iyilik yapmaya karar verdi.

Ve böylece yıllardır gittiği lokantaya geri döndü. Lokantadakiler onun içler acısı bir durumdan çıkmasına yardımcı olmuşlardı, şimdiyse onlara iyilik yapma sırası yaşlı kadındaydı.





Fakat lokantanın dinamiklerinde ufak bir değişiklik yapılmıştı: işe yeni bir müdür alınmıştı. Söz konusu adam çalışanlarının iyiliğini istemiyordu.

İşleri allak bullak etmeyi severdi ve çalışanları üzüp üzmemeyi önemsemezdi. Bea içeri girer girmez bunu fark etmişti. Daha tatsız bir atmosfer vardı. Artık misafirlere ayıracak vakit yoktu ve herkes işe ekşi bir suratla geliyordu.

Ve tatlı Bea içeri girdi. Masasına oturdu, çalışanlar onun en sevdiği yemeği bir an önce getirmeye çalıştılar. Kısa bir sohbet? Hayır sohbet edemezlerdi çünkü müdürün gözleri üzerlerindeydi.





Kaşlarını çattı ve sinirli bir ifadeyle Bea’ye yaklaştı…

Bea’nın ismini çalışanlardan duymuştu. Bea’nın herkesin sevdiği düzenli bir müşteri olması onun için bir şey ifade etmiyordu. Panodaki fişi görmüştü. Çalışanların üzerini kalpler ve tatlı sözlerle doldurduğu fişi. Yine de parası ödenmemiş hesabın fişi!

Müdür elinde fişi tutarak öfkeyle Bea’ya doğru yaklaştı ve onunla sert bir şekilde konuşmaya başladı.





“Bu lokanta sadece hesabını ödeyen müşteriler için. Diğerlerinin sizin ne kadar iyi biri olduğunuzu düşünüp düşünmemesi umurumda değil. Hesabı ödemediniz, bu yüzden lokantayı terk etmenizi isteyeceğim. Biz hayır kuruluşu değiliz.”

Bea yerinden kalkmadı ve hiçbir şey söylemedi. Adama baktı, çantasından bir parça kağıt çıkarıp üzerine bir şeyler yazdı. Kağıdı masanın üzerinde duran siyah cüzdana koydu ve tek kelime etmeden lokantayı terk etti..

Sonraki Haber

Bazı yerler çökmüş ve batıyor

Bazı yerler çökmüş ve batıyor Naci Görür İskenderun’u uyardı: Bazı yerler çökmüş ve batıyor! Bazı …