Cumartesi , 27 Nisan 2024

Yıllardır Görüşmediği Kızına Yazdığı Mektup Ortaya Çıktı !


Cüneyt Arkın’ın yıllardır görüşmediği k-ızına 1968 yılında yazdığı bir mektup ortaya çıktı. Beyaz TV’de yayınlanan Beyaz Magazin programında yer alan mektuba göre Arkın, hasret kaldığı kı-zına şu sözlerle seslenmiş:





Canım yavrum Filiz’im. Sana bunları yazmamın bir sebebi var. Bugün 10 Mart 1968 , Kurban Bayramı’nın birinci günü. Bugün yine annen seni bana göstermedi. Telefonları yüzüme kapatıyor, mektuplarımı okumuyor. Senden ayrıları iki ay oldu. Seni bin yıl görmemiş gibi özledim
Artık tatlı yüzün, yavaş yavaş hafızamdan siliniyor. Göğsüme dokunan o küçücük elinin sıcaklığı azaldı. Günlerdir c-ehennemin dibindeymiş gibi a-cılar içindeyim. Bin kere adını fısıldadım. Bin kere Allah’a dua ettim seni bana göstersin diye. K-orkular içinde sana geldim. Bana kapıyı açmayacaklarını bile bile
“Eve karı-koca iki dostumu gönderdim.





Ben de köşede bekledim. Ka-dın hamileydi, yüzü çilli, şefkatli bir çocuk beklemenin mutluluğu içindeydi. Ama benim kadar ko-rku içindeydiler. Teyzelerin onları kovmuş. Annen seni pencereden olsun görmeme razı olmamış
Sen teyzenin kucağındaymışsın, mavi dantelli bir elbisen varmış. Tatlı tatlı gülüyormuşsun. Yaramazlık yapıp utanıyor sonra başını saklıyormuşsun. Bir babadan çocuğunu hangi kuvvet ayırır. Buna hangi yürek razı olur? Hangi kö-tülük böyle bir sevgiyi yener? Bütün duygularım o-lmüş gibiydi dönerken. Dünyanın bütün kurşunları yüreğime sıkılmış gibiydi. Bir annenin katılığını, duygusuzluğunu, gaddarlığını neyle izah edecektim. Annenin son iki yıldır bana gösterdiği k-orkunç sahnelerde kendisinden çok teyzem Gül’ün ve çevresinin payı vardı.”,





Mahkeme haberlerinde çıkan resimlerinde şaşkın, biraz öç almışlığın rahat tebessümündeki a-cıyı yine ancak ben çözebilirim. Çocuğum bunlar bizim yazımız, kaderimiz. Ama anne bir elini uzatsa kurtulacaktım. Evet, yavrum a-cı çekiyordum ve yalnızdım. Annenin bende güç bildiği, kıskandığı her şey, şöhretim ve param beni dünyada yalnız bırakmıştı





Çünkü s-uçlarımda, zaaflarımda samimi idim. S-uçluydum ama sahte değil, içten pazarlıklı değil, cimri değil. Annenle aramızda büyük bir ayrılık da Türk sinemasını asla önemsememesinden ileri geliyordu. Ona göre yaptığım bütün iş basit ve aşağılayıcı bir şeydi. Teyzelerin de aynı şeyi düşünüyorlardı.”
“İşimi kazanmak anneni kaybettiriyordu bana…”





“Görüyorsun yavrum, anneni kazanmak, işimi kazanmak anneni kaybettiriyordu bana. Yapayalnızdım, yine de anneni delice seviyor ve dayanıyordum. Annen dışarıda görev almak istiyordu. Kırklareli’ne tayini çıktı. ‘Kendime güvenim gelir, oyalanırım’ diyordu. Doğru söylemediğini biliyordum. Gitmek istemiyordu ama gitmem gerekiyor diye dayatıyordu. Neden gittiğini ve neden gittiğini kesin olarak bilmiyordu.
” Yokluğunun a-cısını 2 gün sonra duydum..”

Sonraki Haber

Bazı yerler çökmüş ve batıyor

Bazı yerler çökmüş ve batıyor Naci Görür İskenderun’u uyardı: Bazı yerler çökmüş ve batıyor! Bazı …